İstanbul'da yaşanan deprem, şehrin tarihine yeni bir korku anısı ekledi. Son günlerde artan sismik aktiviteler, kentteki birçok binanın dayanıklılığını sorgulatırken; özellikle riskli yapılar arasındaki binaların durumu hayati önem taşıyor. 28 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen deprem sonrası Feriköy Mahallesi'nde bir bina, sarsıntının ardından çöktü. Olayın ardından bölgeye akın eden ekipler, hem kurtarma çalışmalarına başladı hem de çevredeki diğer binaların güvenliğini kontrol etti.
Gece saatlerinde meydana gelen kapsamlı deprem, İstanbul'un birçok noktasında hissedildi. Feriköy Mahallesi'ndeki yıkılan bina, deprem anında o sırada içinde bulunan vatandaşlara korku dolu anlar yaşattı. Çoğu insan, sarsıntının etkisiyle kaçmaya çalışırken, bazıları hızlıca dışarı çıkmayı başardı. Kısa sürede bölgeye ulaşan itfaiye, arama kurtarma ekipleri ve sağlık görevlileri, hemen olay yerine intikal etti.
İlk belirlemelere göre, binadaki bazı vatandaşlar yaralandı. Yaralıların taşındığı hastanelerde durumlarının stabil olduğu bildirildi. Ancak, bina enkazının altında kimlerin olduğuna dair kesin bir bilgi yok. Arama kurtarma çalışmaları, gün boyunca devam ederek, hem olay anında kaybolan veya yıkılan yapının altında kalanları bulmak, hem de ihtimal dahilinde olabilecek yeni hasar verici olayları önlemek amacıyla yoğun bir şekilde sürdürülüyor.
İstanbul'un coğrafi yapısı ve yoğun nüfusu, deprem riskini göz ardı edilemeyecek kadar yüksek hale getiriyor. Deprem sonrası çöken binalar, şehirdeki diğer riskli yapıların durumunu da yeniden gündeme getirdi. Uzmanlar, İstanbul'daki binaların çoğunun eski inşaat yönetmeliklerine tabi olduğunu vurgularken, bu yapıların özellikle büyük depremlere karşı yeterince güvenli olmadığına dikkat çekiyorlar.
Yetkililer, artık akıllı bina tasarımları ve dayanıklı yapım metodolojileri ile geleceğe yönelik daha güvenli yapılar inşa edilmesi gerektiğini belirtmekte. Yıkımların önüne geçmek için hem mevcut yapıların denetimlerinin artırılması, hem de şehir geneline yayılacak bir güvenlik taramasının yapılması gerektiğine vurgu yapıyorlar. Kentsel dönüşüm projeleri de özellikle bu açıdan hız kazanarak, riskli yapılar ve çevre bölgelerdeki konutların yenilenmesi için yeni fırsatlar doğurabilir.
Son olarak, İstanbul da dahil olmak üzere Türkiye genelinde meydana gelen depremler toplumda büyük bir farkındalık yaratırken, gelecek yıllarda olası depremlere karşı daha hazırlıklı olmak adına hem bireyler hem de devlet kurumlarının atması gereken adımlar mevcut. Sadece büyük şehirlerde değil, köy ve kasabalarda da gecekondu gibi az dayanıklı yapılar için acil çözüm önerileri geliştirilmelidir.
Bu olay, İstanbul için bir uyanış ve yeniden düşünme fırsatı olmalı. Unutulmamalıdır ki, bir sonraki sarsıntıda can kaybını ve maddi hasarı en aza indirmek sadece imkanlar ve projelerle değil, bilinçli bir toplumla mümkündür. Tüm bu sorunlar gündeme getirilmeli ve ilgiyle takip edilmelidir.